Tanrıya kalsa
Elimize pamuklu şeker tadında umutlar verirdi
döktüğümüz gözyaşlarıyla erirdi tüm umutlarımız
kaldırımlara takılır düşerdi çocuklar
dizleri yaralarla kaplanır
ellerinin tersiyle silerlerdi akan burunlarını
kalkıp tekrar dönerlerdi oyunlarına
benim çocukluğum bi kurşun sesinin gecedeki yankısı kadardı
nasıl geçtiğini anlayamadım
kulaklarımı sağır edişini hatırlıyorum
ve küçük bi çığlıkla yere çöküşümü
dokuz yaşındaydım o vakit
gözlerimi kapamaya meylederdim anamın her yakarışını gördüğümde
karanlığa öylesine sığınırdım ki
yatak altındaki canavarları kendime dost edinirdim
gözlerimi açtım
on dokuz yaşındayım
bakıyorum kendime
karanlık öylesine sarmış ki bedenimi
ışıklar kapandığında görünmüyor gözlerimin akı bile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder